KNOW-HOW SÖZLEŞMESİ’NİN HUKUKİ NİTELİĞİ VE BENZER SÖZLEŞMELER İLE KARŞILAŞTIRILMASI

A- KNOW-HOW KAVRAMI VE NİTELİKLERİ

1.Know-How Kavramı

İşletmeler, ekonomik faaliyetlerini uzun bir süre boyunca istikrarlı biçimde yürüttüklerinde, belirli alanlarda kurumsal uzmanlık ve teknik bilgi (know-how) edinmektedir. Bu bilgi birikimi, söz konusu işletmelere üretim, pazarlama ve süreç yönetimi bakımından rakiplerine nazaran önemli ölçüde rekabet üstünlüğü sağlamaktadır1. Öte yandan, aynı sektörde faaliyet gösteren bazı işletmeler, araştırma-geliştirme, test veya pazarlama faaliyetlerinin gerektirdiği yüksek maliyet ve zaman kaybına katlanmamak amacıyla, bu alanlarda uzmanlaşmış işletmelerin sahip olduğu bilgi birikiminden sözleşmesel ilişkiler yoluyla yararlanmayı tercih etmektedir2.

Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkardığı yeniliklerle birlikte, bilgi ilk kez ekonomik bir değer olarak kabul edilmeye başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise sanayileşmiş ülkelerde know-how kavramı yaygınlık kazanmış; kapsamına yalnızca endüstriyel ve teknik bilgiler değil, aynı zamanda organizasyon ve yönetimle ilgili ticari bilgiler de dahil edilmiştir3. Ancak doksanlı yılların başına kadar know-how sözleşmeleri; patent sözleşmelerinin bir unsuru olarak kabul edilmiştir4. Günümüzde teknoloji transferinde kritik bir işlev gören ve önemi giderek daha fazla takdir edilen know-how, patentten bağımsız ve ondan ayrı bir kavram olarak değerlendirilmektedir.

Know-how kavramı, ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde “skill” kelimesiyle ifade edilmiş olup, Türkçede “beceri” anlamına gelmektedir5. “Know-how” kavramı, belirli bir süreç sonunda elde edilen bilgi ve tecrübelerin bütünü olarak ifade edilebilir. Türkçe karşılık olarak “beceri” kelimesinin tercih edilmesinin nedeni, bu kavramın pratik ve ekonomik fayda sağlayan bilgi anlamını içermesidir. Know-how kavramı, sınai alanındaki uygulamalar aracılığıyla hayatımıza girmiştir. Kelime olarak ise “know-how to do it” ifadesinin kısaltılmış şeklidir. Hukuk tekniği açısından know-how kavramını tam olarak karşılayacak yerleşik bir terim henüz geliştirilmiş değildir. Bunun temel nedeni, söz konusu kavramın kapsam ve içeriğinin hangi unsurları kapsadığı hususunda doktrinde ve uygulamada kesin bir belirlemenin yapılamamış olmasıdır6. Know-how kavramı, Amerikan hukuk sisteminde teknik, kültürel, ekonomik gibi birçok alanda kullanılırken Kıta Avrupası hukuk sistemine ekonomik, teknik, ticari ve sınai alanlarla sınırlı şekilde kullanılmaktadır7. Ülkemizde know-how kavramı kullanılmakla beraber teknik bilgi8, bilme yapma9 ve püf noktası10 gibi kavramlarda tercih edilmektedir. Know-how, çeşitli uygulamalar sonucunda ortaya çıkan bilgi ve deneyimlerin bütününü ifade eder. Bilgi ve tecrübenin ürünü olan know-how, ekonomik ve ticari yaşam bağlamında değerlendirildiğinde, içerdiği unsurların çeşitliliği ve sınırlarının net olarak belirlenememesi nedeniyle hukukî açıdan tek ve kesin bir tanımının yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, farklı hukuk sistemleri ve doktrinde know-how kavramına ilişkin çeşitli tanım ve görüşler bulunmaktadır11. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (World Intellectual Property Organisation) know-how kavramını sınai mülkiyetle ilgili tekniğin kullanılmasına yarayan bilgi veya üretim şekilleri olarak ifade etmiştir.

Keskin12, know-how kavramını “büyük emek ve yüksek maddi harcamalar ile edinilmiş bilgi, tecrübe ve deneyimler bütünü” olarak tanımlamıştır. Baş’a13 göre teknik bilgi, şu şekilde tanımlanmaktadır: “Genel kabul görmüş bir tanıma göre know-how, patentlenmemiş (patent alabilme şartları mevcut iken buluş sahibi kendi isteği ile buluşuna berat almamış) ya da patentlenememiş (buluşun berat almak için gerekli olan şartları taşımaması veya başka bir sebepten dolayı kendisine berat alınamamış olan) buluşları, süreçleri, formülleri, tasarımları içerebilir; know-how projeler, tarifnameler veya çizimler gibi fiziksel araçlar ile açıklanabilir. (…) know-how, işletmelerin ekonomik faaliyetlerinde (malların üretiminde satımında, hizmetlerin sunulmasında, organizasyon ve idare gibi işletmeye ilişkin faaliyetlerde) kullanılan teknik, ticari, idari, mali veya başka bir alana ait bilgidir.” Ilgaz  know-how kavramını “sınai alanda özellikle ticari ve ekonomik faaliyetlerde kullanılan, genellikle gizli olmakla birlikte böyle bir nitelik taşıması zorunlu olmayan ve bir patent ile korunmamış olan teknik veya işletme ile ilgili bilgi ve tecrübeler” olarak ifade etmiştir14. Kırca15’nın tanımlamasına göre “sınai alanda özellikle ticari ve ekonomik faaliyetlerde kullanılan, genellikle gizli olmakla birlikte böyle bir nitelik taşıması zorunlu olmayan ve bir patent ile korunmamış bulunan teknik veya işletme ile ilgili bilgi ve tecrübeler”dir. Erbay16 ise bu kavramı “sınai alandaki teknik, ticari, işletme, yönetim ve organize karakterli hukuken korunmayan, gizli veya gizli olmayan, sahibine ekonomik yarar sağlayan bilgi ve tecrübeler olarak tanımlamıştır.”

Tüm bu tanımlar göz önünde bulundurulduğunda; Know-How; ticari faaliyetlerde sahibine ekonomik fayda ve rekabet avantajı sağlayan, kanunen koruma altında bulunmayan, ancak üçüncü kişilere açıklanabilir nitelikte olan; çoğunlukla gizli teknik ve/veya ticari bilgi ile tecrübeler bütünüdür17.

2.Know-How Kavramının Unsurları

2.1 Sınai haklardan sayılmaması Gayri maddi mallar üzerindeki haklar, telif hakları ve sınai haklar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Telif hakları, fikri bir emeğin ürünü olarak ortaya çıkan ve sahibinin kişisel özelliklerini yansıtan eserleri kapsamaktadır. Buna karşılık, sınai hakların konusu olan gayri maddi varlıklar, sahibinin kişisel özelliklerinden ziyade, kişilerin yaşamlarını kolaylaştırıcı nitelikteki teknik, ticari veya sınai alanlara ilişkin fikri ürünler olup, korunabilmeleri için tescil, onay veya benzeri hukuki işlemlere tabidir.

Know-how ise hukuk sistemimizde korunan sınırlı sayıda sayılan gayri maddi varlıklar kapsamında değildir. Know-how üzerinde sübjektif bir hak yoktur18 yani sınai bir hak değildir.

2.2 Bilgi ve Tecrübeleri İçermesi

İşletme bir malı gerekli teknik bilgiler ile üretir ve zamanla daha az maliyetle daha fazla üretim yapmak ve kaynaklarını verimli kullanmak için çeşitli yöntemler geliştirir. Bu yöntemlere ise işletmenin tecrübesi denir. Know-how, bilginin yanı sıra işletmenin zamanla kazandığı tecrübeleri de kapsar.

Know-how kavramının kapsamına her türlü bilgi değil sadece teknik, sınai ve ticari nitelikte bilgi ve tecrübeler girmektedir19. Know-how’ın kapsamına dâhil olan bilgiler ; teknik alanda, konstrüksiyon resimleri, deneme sonuç ve raporları, belirli bir ürünün üretiminde kullanılan özel hesap sonuçları ve genel olarak geçerli tablolar, formüller; ticari alanda teslime ilişkin kartlar, tüketici kartları, işletme organizasyonuna ilişkin dokümanlar, ticari alanda programlanmış çalışmalara ilişkin dokümanlar olarak sayılabilir. Know-How’ın açıklanması, sahip olunan bilginin know-how alan tarafa fiilen iletilmesi, başka bir ifadeyle bilginin karşı tarafa geçirilmesi anlamına gelmektedir. Açıklamanın amacına ulaşabilmesi için, öncelikle know-how’ın üçüncü kişilerce de anlaşılabilecek şekilde somutlaştırılması gerekmektedir20. Bu somutlaştırma işlemi, teknik araçlar aracılığıyla gerçekleştirilebileceği gibi, sözlü anlatım yoluyla da yapılabilir. Ardından, know-how alan taraf, kendisine aktarılan bilgilerden gerekli çıkarımları yaparak konuyu kavramalıdır.

2.3 Gizliliğin Zorunlu Olmaması

Know-how sözleşmesinin kapsamına giren bilgi ve deneyimler, işin niteliği gereği sır özelliği taşır. Zira know-how alıcısı; belirli bir bedel karşılığında, üçüncü kişilerin erişemediği ve kendisine rekabet üstünlüğü kazandıracak bilgi ile deneyimlere ulaşmayı amaçlar. Gizli olmayan ve diğer işletmeler tarafından kolaylıkla elde edilebilen bilgi ve deneyimler ise rekabet avantajı sağlamaz. Bununla birlikte, know-how alıcısı yalnızca rekabet avantajı elde etmek için değil, aynı zamanda işletmesinin gelişimini sağlamak amacıyla da bu bilgi ve deneyimlere erişmeyi hedefleyebilir. Bu sebeple, söz konusu bilgiler sır niteliği taşımıyor olsa dahi, alıcı yine de know-how edinme isteğinde bulunabilir21. Doktrindeki22 baskın görüş de, know-how’ın sır niteliğinin, bir zorunluluk unsuru olmadığı yönündedir. Netice olarak bilgi ve tecrübelerin sır niteliği taşıyıp taşımaması know-how niteliğinde olmalarını etkilemez.

2.4 Gayri Maddi Bir Değer Olması

Türk Medeni Kanunu, malvarlığı unsurlarını maddi ve gayri maddi mallar olarak ikiye ayırmaktadır. Hukuk düzeni açısından maddi varlıklar doğrudan hukuki bir ürün olarak kabul edilmekteyken, gayri maddi varlıklar bakımından aynı durum söz konusu değildir. Zira gayri maddi varlıklar, sınırsız sayıda olabilme özellikleri nedeniyle, sınırlı sayı (numerus clausus) ilkesi gereğince ancak açıkça düzenlendikleri ölçüde hukuki koruma altında bulunmaktadır23. Bu bağlamda, normatif açıdan gayri maddi varlıkların da yasal korumadan yararlanması gerektiği ileri sürülebilir. Ancak know-how, maddi bir varlık niteliği kazanmadığı müddetçe, sınırlı sayı ilkesi nedeniyle hukuki koruma kapsamı dışında kalmaktadır24.

2.5. İktisadi Bir Değere Sahip Olması

Maddi varlığa sahip bir şeyin hukuki anlamda eşya sayılabilmesi için ekonomik bir değere sahip olması şart olmamasına karşın gayri maddi varlık olarak tanımlanan know-how’ın ekonomik bir değere sahip olması gereklidir. Bu doğrultuda ekonomik bir değer olarak sözleşme konusu olmaktadır25. Ayrıca ekonomik bir değeri olmayan bilgi ve tecrübenin sözleşme ilişkisi haricinde de hukuken korunması zorunlu değildir.

2.6. Devredilebilir Olması

Know-how alanın temel amacı, edinilen know-how sayesinde üretim ve pazar açısından rekabet avantajı elde etmektir. Bu nedenle, know-how ile sağlanan bilgi ve deneyimlerin devredilebilir nitelikte olması zorunludur. Başka bir deyişle, söz konusu bilgi ve deneyimler yalnızca rekabet avantajı sağlamakla kalmamalı, aynı zamanda hâkimiyetinde bulundukları kişi veya işletmeden ayrılabilir nitelikte olmalıdır. Aksi hâlde, know-how alan, bu bilgi ve deneyimlerden yararlanamayacak ve sözleşmenin amaçları gerçekleşemeyecektir26. Örneğin; bir kişinin sahip olduğu yetenekleri devredilemeyeceği için know-how olarak değerlendirilemeyeceği gibi bir yemek tarifi yazılarak işletmelere devredilebileceği için know-how olarak değerlendirilebilir27.

Sonuç olarak know-how işletmelere rekabet avantajı sağlayan, yazılı ve sözlü şekilde alıcısına devredilebilir nitelikteki bilgi ve tecrübelerdir. Bu özellikleri taşımayan bilgi ve deneyimler ise, know-how olarak nitelendirilemez28.

B- KNOW-HOW SÖZLEŞMESİNİN TANIMI VE UNSURLARI

1.Know-How Sözleşmesinin Tanımı

Know-how sözleşmesi, taraflara karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme niteliğindedir. Bu kapsamda, know-how alan taraf sözleşmede kararlaştırılan ücreti ödeme borcu altına girerken; know-how veren taraf ise, know-how’ın kullanılabilmesi için gerekli tüm ekipmanı temin etme, gerekli talimatları aktarma ve know-how’ın kullanımını engellememe yükümlülüğünü üstlenmektedir. Know-how sözleşmesi; işletmelere zaman ve maliyet tasarrufu sağlama, işletmenin ekonomik değerini yükseltme, teknoloji transferini mümkün kılma, know-how bilgisine sahip olmayan rakiplere karşı rekabet avantajı elde etme ve ülke ekonomisine katkı sunma gibi çeşitli işlevler üstlenmektedir29.

Know-how sözleşmesi, uygulamada ortaya çıkıp gelişmiş bir sözleşme türü olduğundan, kanunlarımızda özel olarak düzenlenmemiş olup atipik sözleşme niteliği taşımaktadır30.  Know-how sözleşmesi genel kabule göre kendine özgü isimsiz sözleşme niteliğindedir31.

2.Know-How Sözleşmesinin Unsurları

2.1 Sözleşmenin Konusunun Bilgi ve Deneyim Olması

Know-how sözleşmesinin konusunu, ekonomik değere sahip olmakla birlikte sınai hak koruması kapsamında bulunmayan teknik veya ticari bilgi ve deneyimler oluşturmaktadır. Ekonomik değeri bulunan, gayri maddi nitelikte olan, patente konu edilmeyen ve belirli bir bedel karşılığında başkasına devredilebilen bilgi ve tecrübeler, know-how olarak nitelendirilmekte ve know-how sözleşmesinin konusunu teşkil etmektedir32.

Bununla birlikte, bir sözleşmeden söz edilebilmesi için, sözleşmenin konusunun belirli veya en azından belirlenebilir olması gerekir. Taraflar diğer edimler üzerinde anlaşmış olsalar dahi, know-how belirli ya da belirlenebilir değilse, geçerli şekilde kurulmuş bir know-how sözleşmesinden bahsetmek mümkün değildir. Know-how’ın belirli kabul edilebilmesi için öncelikle onun nasıl somutlaştırılacağı ortaya konulmalıdır. Know-how’a konu olan bilgi, tecrübe ve becerinin sözleşmede açıkça ifade edilmesi, bu somutlaştırmanın en temel yolunu oluşturur. Know-how sözleşmede açıkça belirtilmemişse, belirlilikten anlaşılması gereken, know-how alanın, know-how verene eşdeğer standartlarda üretim gerçekleştirebilmesidir. Buna karşılık, know-how’ın kapsamı sözleşmede açıklanmış, karşı tarafa kullanım yetkisi tanınmış ya da edimin içeriği taraflarca belirlenebilir hale getirilmişse, know-how belirli ve somut kabul edilir33. Know-how, sözleşmenin yapıldığı anda mevcut olmak zorunda değildir; burada, gelecekte gerçekleşmesi beklenen bir menfaat söz konusudur34. Ancak bu tür sözleşmeler, geciktirici şarta bağlı sözleşmelerle karıştırılmamalıdır. Geciktirici şarta bağlı know-how sözleşmelerinde, şart gerçekleşene kadar sözleşme herhangi bir hukuki sonuç doğurmaz. Buna karşın, umut edilen menfaatin söz konusu olduğu know-how sözleşmeleri, kurulduğu anda derhal hüküm ve sonuç doğuracak şekilde yapılmıştır.

Sonuç olarak, üçüncü kişiye ait mevcut bir know-how da sözleşmenin konusu yapılabilir. Bu durumda sözleşme geçerli olarak kurulmuş sayılır; ancak borcun ifa edilmemesi hâlinde, gecikmeden doğan hükümlere tabi olur.

2.2 Know-how Bedeli

Know-how sözleşmesinde, know-how alan tarafın asli edim yükümlülüğü, kararlaştırılan bedelin ödenmesidir. Bu bedelin miktarını taraflar sözleşmede serbestçe belirleyebilir. Bu çerçevede sözleşme kapsamında belirtilen bedel paradır35.  Sözleşme bedelinin Türk lirası veya döviz olarak belirlenmesinde kanuni bir zorunluluk bulunmamaktadır. 

2.3 Tarafların anlaşması

Kanunlarda açıkça düzenlenmeyen sözleşmeler, “isimsiz sözleşmeler” olarak adlandırılmaktadır. Know-how sözleşmesi de bu gruba dahil olup, özel bir yasal düzenlemeye tabi bulunmadığından, Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri çerçevesinde hüküm ve sonuç doğurmaktadır. Bu kapsamda, sözleşmenin geçerli şekilde kurulabilmesi için tarafların, sözleşmenin objektif esaslı unsurları üzerinde anlaşmaya varmaları zorunludur. Know-how sözleşmesinde, sözleşmenin objektif esaslı unsurları arasında, know-how’ın kapsamı, ödenecek bedel ile bu hususlarda tarafların anlaşması yer almaktadır. İsimsiz sözleşmelerin geçerli şekilde kurulabilmesi için gerekli objektif esaslı unsurlar, kanunlarda açıkça düzenlenmemiştir. Bu nedenle, tarafların bu unsurlar üzerinde anlaşmaya varması yeterli kabul edilmekte; sözleşmenin kurulmasına ilişkin diğer şartlar ise somut olaya göre takdir edilmektedir36.

C- KNOW-HOW SÖZLEŞMESİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ

Know-how sözleşmeleri, teknolojik bilgi ve tecrübenin ekonomik bir değer kazanması ile birlikte, uygulamada önemli bir işlev üstlenmiştir. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nda bu sözleşmelere dair açık bir düzenleme bulunmadığından, sözleşmenin hukuki niteliği öğretide tartışmalı bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak kabul edilen görüş, sözleşmenin kanunda öngörülmüş tipik sözleşmelerden biri olmaması sebebiyle “isimsiz (atipik) sözleşme” niteliğinde olduğudur. İsimsiz sözleşmelerde taraflar, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde edimlerini serbestçe belirleyebilmekte, sözleşmeye uygulanacak hükümlerin tespitinde ise niteliği itibarıyla benzerlik arz eden tipik sözleşmelere kıyasen başvurulmaktadır. Atipik sözleşmeler doktrinde kendine özgü (sui generis), karma ve bileşik sözleşmeler olmak üzere üçe ayrılmaktadır.

Kanunun düzenlediği isimsiz sözleşme tiplerine ait iki veya daha fazla unsurun, kanunun öngörmediği şekilde kısmen ya da tamamen bir araya getirilmesiyle oluşan sözleşmelere “karma sözleşmeler” denir. Know-how sözleşmesinin, kanunda düzenlenmiş sözleşme tiplerinden olmadığı ya da bu sözleşmelerin karakteristik özelliklerinin bir araya geldiği bir karma sözleşme türü olmadığı açıktır37.

Kendine özgü (sui generis) yapısı olan sözleşmeler ise, kanunda düzenlenmemiş ve bütünüyle kanunda yer alan isimli sözleşmelerin unsurlarından oluşmayan, tamamıyla yeni bir sözleşme yaratmak amacıyla yeni unsurların bir araya getirildiği sözleşmelerdir38.

İki veya daha fazla bağımsız sözleşmenin, tarafların aralarında kararlaştırmaları ile niteliklerini koruyarak, yasanın öngörmediği şekilde varlık ve geçerlilikleri birbirine bağlı olacak biçimde bir araya getirilmesine ise “bileşik sözleşme” adı verilir39.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, know-how sözleşmesinin unsurlarının mevcut sözleşme tiplerinden herhangi birinin yapısıyla tamamen veya kısmen örtüşmediği görülmektedir. Bu nedenle, know-how sözleşmesi, kendine özgü (sui generis) nitelikte bir sözleşme olarak kabul edilmelidir40.

Know-how sahibinin belirli bir bedel karşılığında karşı tarafa teknik bilgiyi kullanma hakkı tanıması, lisans sözleşmesi ile benzerlik arz ederken; know-how’ın aktarılması sürecinde eğitim verilmesi, danışmanlık yapılması veya teknik destek sağlanması, hizmet yahut vekâlet sözleşmesine yaklaşmaktadır. Öte yandan tarafların amacı, söz konusu teknik bilginin tek seferlik devri ise, bu yönüyle satış sözleşmesine de benzemektedir.

Sözleşmeden doğan hakların yalnızca taraflar arasında hüküm ifade etmesi sebebiyle, know-how sözleşmeleri esasen borç doğuran nitelikte sözleşmelerdir. Bu bağlamda sözleşme herhangi bir mutlak hak veya sınırlı aynî hak doğurmaz; yalnızca taraflar arasında nispi borç ilişkisi yaratır.

Sınai haklara dair lisans sözleşmelerinden farklı olarak, know-how sözleşmesi, mutlak hak teşkil etmediğinden, sadece borçlandırıcı işlem olarak değerlendirilmektedir. Know-how alan, know-how sözleşmesi ile birlikte know-how’ın kendisine devredilmesine ve açıklanmasına dair bir alacak hakkı iktisap eder. Fakat know how alan, bu hak ile üçüncü kişilere karşı bir hak ileri süremez41.

Sonuç olarak, know-how sözleşmeleri, Türk hukukunda açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte, uygulamada büyük bir ekonomik ve hukuki öneme sahiptir. Know-how sözleşmesinin unsurları, kısmen ya da tamamen kanunda yer alan sözleşme tiplerinin herhangi birinde bulunmadığı için, bu sözleşme, kendine özgü (sui generis) bir sözleşme olarak değerlendirilmelidir.

D- KNOW-HOW SÖZLEŞMESİNİN BENZER SÖZLEŞMELERLE KARŞILAŞTIRILMASI

1.Borçlar Kanunu’nda Düzenlenen Sözleşmelerle Karşılaştırılması

1.1 Hizmet Sözleşmesi ile Karşılaştırılması

TBK m. 393 hükmü uyarınca, hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak, belirli veya belirli olmayan süreyle iş görmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.

Hizmet sözleşmesinin ayırt edici unsuru, işçinin işverene ait emir ve talimatlara bağlı olarak çalışma borcunu üstlenmesidir. Know-how sözleşmesinde ise know-how veren sözleşme kapsamındaki edimini bağımsız olarak ifa eder. Hizmet sözleşmesi taraflar arasında sürekli bir borç ilişkisi kurarken; know-how sözleşmesi ise sürekli bir borç ilişkisi içermez, genellikle ani edimlidir. Know-how sözleşmesi ile hizmet sözleşmesi arasındaki benzer yönlerden biri, her iki sözleşmenin de taraflar arasında bir bedel karşılığında kurulmasıdır.

1.2 Vekalet Sözleşmesi ile Karşılaştırılması

Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir42. TBK m. 502/II uyarınca, iş görme edimini içeren ve kanunda özel olarak düzenlenmemiş sözleşmelerde, niteliğine uygun olarak vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümler kıyasen uygulanabilir. Bununla birlikte, know-how sözleşmesi ile vekâlet sözleşmesi arasında temel farklılıklar mevcuttur. Vekâlet sözleşmesinde vekil, vekâlet verenin menfaatini gözeterek hareket eder ve ifa ettiği edim her zaman doğrudan maddi bir fayda sağlamayabilir. Örneğin, vekile yetki verilmişse, bu durum vekâlet verenin mezun olduğu üniversiteden diplomasının teslim alınması gibi sonuçlar doğurabilir. Buna karşılık, know-how sözleşmesinde taraflar kendi ekonomik çıkarlarını gözeterek edimlerini ifa eder ve sözleşme her zaman iktisadî bir menfaate yöneliktir43. Bu çerçevede, vekâlet sözleşmesi hükümlerinin doğrudan know-how sözleşmesine uygulanması hukuken mümkün değildir ve iki sözleşme tipi arasında esasa ilişkin ayrımlar mevcuttur.

1.3 Eser (İstisna) Sözleşmeleri ile Karşılaştırılması

TBK m. 407/1 hükmü uyarınca; eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Know-how sözleşmesine istisna sözleşmesi hükümlerinin her durumda uygulanması mümkün değildir. Bunun başlıca nedeni, iki sözleşmenin yapılış amacının farklılık göstermesidir44: İstisna sözleşmesi bir iş görme sözleşmesi olarak tarafın belirli bir eser meydana getirme yükümlülüğünü üstlenmesini öngörürken, know-how sözleşmesinde tarafların temel amacı sahip oldukları know-how üzerinden ekonomik kazanç elde etmektir. Özellikle eğitim amacıyla gerçekleştirilen know-how sözleşmelerinde, eğitimin başarıyla sonuçlanacağına dair herhangi bir garanti verilmemektedir. Bununla birlikte, know-how kullanımından doğacak sonuç sözleşmede asli edim olarak öngörülmüşse, bu durumda istisna sözleşmesi hükümlerinin kıyasen uygulanması mümkündür45.

1.4 Adi Şirket Sözleşmesi ile Karşılaştırılması

Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emek ve mallarını ortak bir amaca ulaşmak üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Adi şirketin kurulmasını sağlayan ortak menfaat maddi veya manevi nitelikte olabilir. Buna karşılık, know-how sözleşmesinde tarafların amaçları genellikle farklıdır; know-how alan, know-how bilgisini elde etmeyi hedeflerken, know-how veren esas itibarıyla kendisine ödenecek bedeli talep etmektedir. Ancak, tarafların menfaatlerinin ortak olduğu “iki taraflı know-how sözleşmeleri” veya know-how alanın ödeme yükümlülüğünün elde ettiği ciroya veya sattığı parça başına göre belirlendiği sözleşmelerde, adi ortaklık hükümleri kıyasen uygulanabilir46. Ayrıca, taraflar know-how’ı sermaye koyma borcunun ifası için adi ortaklık sözleşmesine konu edebilir; bu durumda,  adi şirket sözleşmesine know-how sözleşmesi hükümleri uygulanabilir47.

1.5 Satış Sözleşmesi ile Karşılaştırılması

Satış sözleşmesi ile know-how sözleşmesi arasında bazı işlevsel benzerlikler bulunsa da, bu benzerlikler satış sözleşmesi hükümlerinin know-how sözleşmesine doğrudan uygulanmasını mümkün kılmamaktadır48. Satış sözleşmesinde zilyetlik ve mülkiyet alıcıya geçerek borç sona ererken, know-how sözleşmesinde mülkiyet devri söz konusu değildir; burada know-how veren, yalnızca know-how’ı açıklama ve alıcının kullanımını engellememe yükümlülüğünü yerine getirir49. Buna ek olarak, know-how karşı tarafa aktarılsa dahi, know-how veren, know-how’a sahip olmayı sürdürür. Satış sözleşmesinde böyle bir durum söz konusu değildir. Ancak her iki sözleşmenin de amacı bir bedel karşılığında sahip olunan şeyi karşı tarafa iletmektir.

Know-how sözleşmesi ile satış sözleşmesi arasında farklılıklar bulunsa da, her ikisi de iktisadi amaç taşıyan değişim sözleşmeleri niteliğindedir; bu nedenle satış sözleşmesine ilişkin bazı hükümler, somut olaya göre know-how sözleşmesine kıyasen uygulanabilir50.

1.6 Ürün Kira Sözleşmesi ile Karşılaştırılması

TBK m. 357/1 uyarınca; Ürün kirası kiraya verenin, kiracıya, ürün veren bir şeyin veya hakkın kullanılmasını ve ürünlerin devşirilmesini bedel karşılığında bırakmayı üstlendiği sözleşmedir. Ürün kirası sözleşmesinde, belirli bir süreyle sınırlı olarak ürün veya hakkın kullanımı kiracıya devredilir ve süre sonunda sözleşme konusu geri verilir51. Oysa know-how sözleşmesinde, sözleşme süresi sona erse dahi, know-how alana aktarılan bilgi ve tecrübelerin geri verilmesi nitelikleri gereği mümkün değildir. Bu bilgi ve tecrübeler alanda kalmaya devam ettiğinden, know-how’dan sürekli yararlanılması söz konusu olur. Know-how sözleşmesinin konusunu, gayri maddi nitelikteki ekonomik haklar oluştururken; ürün kirası sözleşmesinin konusunu, maddi nitelikteki, kullanılabilen şeyler ve haklar oluşturmaktadır52. Bu nedenle, know-how sözleşmesi, ürün kirası sözleşmesi olarak nitelendirilememektedir53.

Doktrinde bazı yazarlar54, know-how sözleşmesinin sürekli edim yükleyen bir sözleşme olması sebebiyle, ürün kirası sözleşmesiyle benzerlik taşıdığını ileri sürmektedir. Bu çerçevede, sözleşmenin sona erdirilmesinde olağan ve olağanüstü fesih yollarının, ayrıca ürün kirasına ilişkin tekeffül hükümlerinin kıyasen uygulanmasının tarafların menfaatine uygun olacağı, bu nedenle know-how sözleşmesinin, ürün kirası sözleşmesi olarak nitelendirilmesi ve buna ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanması gerektiği görüşündedir.

Genel kabul göre, amaç ve içerik bakımından iki sözleşme tipi arasında önemli farklılıklar bulunduğundan, ürün kirası sözleşmesi hükümleri doğrudan know-how sözleşmesine uygulanamaz55. Ancak, somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak, kıyasen uygulanabilecek durumlar söz konusu olabilir56.

2. Borçlar Kanunu’nda Düzenlenmeyen Sözleşmelerle Karşılaştırılması

2.1 Lisans Sözleşmesi ile Karşılaştırılması

Lisans sözleşmesi, lisans verenin sahip olduğu maddi olmayan malvarlığı değerlerini bir bedel karşılığında lisans alanın yararlanmasına bıraktığı isimsiz bir sözleşme türüdür. Doktrinde know-how sözleşmesini lisans sözleşmesinin bir türü olduğunu savunan görüş olduğu gibi aksini savunan görüşlerde mevcuttur.

Bir görüşe göre, lisans sözleşmesine benzer şekilde know-how veren, sahip olduğu bilgi ve tecrübelerden yararlanma imkânını know-how alana bırakmaktadır57. Bu yaklaşımda, know-how’ın hak değil fiilî bir durum olması ve lisans sözleşmesinin konusunun hukuken korunan bir mal olması gerektiği gibi farklılıklar dikkate alınmaz; bu nedenle know-how sözleşmesi, bağımsız bir sözleşme türü olarak değil, “know-how lisans sözleşmesi” olarak nitelendirilir58.

Bir diğer görüşe göre, know-how sözleşmesi lisans sözleşmesi olarak nitelendirilemez. Zira know-how, lisans sözleşmesinin konusunu oluşturabilecek nitelikte mutlak bir hak olmayıp kanunda düzenlenmemiş ve hukuken korunmamıştır59.

2.2 Patent Lisans Sözleşmesi ile Karşılaştırılması

Patent sözleşmesi, lisans sözleşmesinin bir türü olup, patentten doğan hakların belirli bir süreyle patent alana devrini konu edinir. Patent konusu buluş üzerinde mutlak bir hak mevcut olup, bu hak kanun tarafından korunmaktadır.

Know-how sözleşmesinde, karşı tarafa devredilerek herkese karşı ileri sürülebilecek nitelikte mutlak bir hak söz konusu değildir. Tarihsel süreçte uzun yıllar patent sözleşmesinin bir unsuru olarak değerlendirilen know-how, artan ihtiyaçlar ve uygulamadaki gereklilikler neticesinde bağımsız bir sözleşme türü olarak kabul edilmiştir60. Bu dönüşümde, patent başvurularının yüksek maliyeti, patent korumasının süreyle sınırlı olması ve bilginin gizli tutulmasının işletmelere sağladığı avantajlar etkili olmuştur. Günümüzde ise patentten etkin şekilde yararlanılabilmesi çoğunlukla know-how’ın varlığını gerektirdiğinden, patent sözleşmelerinin önemli bir kısmı know-how ile birlikte akdedilmekte ve bu tür sözleşmeler literatürde “bileşik patent ve know-how sözleşmesi” olarak adlandırılmaktadır61. Patent ve know-how sözleşmeleri, temel niteliklerini kaybetmeden tek bir sözleşmede yer alıyorlarsa, bu tür sözleşmeye “karma patent ve know-how sözleşmesi” denir. Her iki türdeki sözleşmede hangi unsurun asli unsur teşkil ettiği ise, sözleşmenin yorumlanması yoluyla belirlenir62.

2.3 Eğitim Sözleşmesi ile Karşılaştırılması

Eğitim sözleşmesi, tıpkı know-how sözleşmesi gibi, bilgiyi bedel karşılığında karşı tarafa aktarmayı konu alır. Ancak eğitim sözleşmesi bir hizmet sözleşmesi olup, eğiticinin kişisel edimi ön plandadır; buna karşın know-how sözleşmesinde bilgi bir kez aktarıldıktan sonra kim tarafından iletildiğinin önemi bulunmamaktadır. Ayrıca, know-how sözleşmesinin amaçlarından biri bilgiyi fiilen kullanabilmek iken, eğitim sözleşmesinin temel amacı yalnızca bilginin aktarımıdır63. Sonuç olarak, her iki sözleşmenin bazı benzerlikleri bulunmakla birlikte, farklılıkları daha belirgin ve ağır basmaktadır64.

2.4 Danışmanlık Sözleşmesi ile Karşılaştırılması

Bilginin bedel karşılığında karşı tarafın yararlanmasına sunulması, danışmanlık sözleşmesi ile know-how sözleşmesinin benzer yönlerinden biridir65. Know-how sözleşmesi, bilgi aktarımıyla birlikte danışmanlık unsuru da içerebilir; ancak danışmanlık sözleşmesinde danışmanlık unsuru sözleşmenin asli unsurunu oluşturur ve yoğunluğu çok daha fazladır. Know-how sözleşmesinde danışmanlık, yalnızca bilgilerin açıklanması ve uygulanması amacıyla kullanılırken, danışmanlık sözleşmesinde esas amaç, danışmanın bilgi ve tecrübeleriyle geliştirdiği çözüm önerilerini danışana iletmektir.

2.5 Franchise Sözleşmesi ile Karşılaştırılması

Franchise sözleşmesi, franchise verenin çalışma ilkelerine uygun olarak ürettiği mal veya hizmetlerin, franchise alan tarafından bedel karşılığında belirli bir ad veya marka altında sürümünü konu edinir. Bilgi aktarımının iktisadi amacının taraflar arasında doğrudan karşılandığı know-how sözleşmesinin aksine, franchise sözleşmesinde asıl ekonomik menfaat üçüncü kişilerden sağlanmakta ve taraflar arasında eşitlikten ziyade franchise verenin menfaati ön planda bulunmaktadır. Franchise veren, kendi işçilerini istihdam etmeden mal ve hizmetlerin sürümünü artırmayı hedefler; bu yönüyle sözleşme iş görme sözleşmesine benzetilebilir. Know-how açıklama yükümlülüğü franchise sözleşmesinde bulunabilse de, sözleşmeye kimlik kazandıran asli unsur değildir. Know-how içeren franchise sözleşmeleri ile bağımsız know-how sözleşmeleri arasındaki ayrım, somut olaydaki sözleşmenin amacının dikkate alınmasıyla belirlenir66.

3. Know-How Sözleşmesine Uygulanacak Hukuk Hakkında Genel Değerlendirme

Know-how sözleşmesi isimsiz bir sözleşme türü olup, tarafların hak ve borçları, sözleşmenin içeriği, teknolojik gelişmeler, tarafların menfaatleri ve know-how’ın niteliğine bağlı olarak her somut sözleşmede farklılık gösterebilir. Bu nedenle know-how sözleşmesi, kanunda öngörülmüş sözleşme tiplerinin unsurlarının bir kısmını veya tamamını barındırmayan kendine özgü (sui generis) bir sözleşmedir67.

İsimsiz sözleşmelerde ihtilafların çözümünde öncelikle sözleşme hükümleri dikkate alınır68. Sözleşmede hüküm bulunmaması hâlinde dürüstlük, güven ilkesi ve tarafların farazi iradeleri esas alınarak boşluklar doldurulur. İsimsiz sözleşmelerde doğan boşlukların doldurulmasında çeşitli teoriler uygulanabilir. Bu teoriler; soğurma teorisi, kombinasyon teorisi, yaratma teorisi ve kıyas teorisi olarak sıralanabilir. Soğurma teorisi; sözleşmedeki baskın unsurun hükümlerinin diğer unsurlara da uygulanmasıdır. Kombinasyon teorisi, sözleşmenin unsurlarını birbirinden bağımsız olarak değerlendirmesidir. Yaratma teorisi, kanunda veya örf-adet hukukunda hüküm bulunmadığında hâkimin olaya uygun soyut nitelikte hukuk yaratmasıdır. Kıyas teorisi ise tipik sözleşmelerin hükümlerinin somut isimsiz sözleşmeye uyduğu ölçüde kıyasen uygulanmasını sağlar ve doktrinde genellikle tercih edilen yöntemdir69. Know-how sözleşmeleri, isimsiz bir sözleşme türü olduğundan, somut sözleşmeye uygulanacak hükümler, tipik sözleşmelerin hükümlerinin somut olaya uyduğu ölçüde kıyasen uygulanır. Doktrinde bir görüşe göre, know-how sözleşmesi yalnızca bilginin karşı tarafa aktarılmasını konu ediniyorsa, vekâlet ve ürün kirası sözleşmesi hükümleri kıyasen uygulanabilir70. Bu kapsamda, know-how verenin bilgiyi karşı tarafa kullanma amacıyla iletmesi ürün kirası hükümlerine; karşı tarafın bilgiden faydalanması ise vekâlet hükümlerine başvurmayı gerektirir; söz konusu hükümler, know-how’ın kendine özgü niteliğine uygun şekilde yorumlanır. Bu yaklaşım, TBK m.502/II’de de desteklenmekte olup, maddeye göre vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun olduğu ölçüde kanunda düzenlenmemiş işgörme sözleşmelerine uygulanabilir.

Öte yandan, başka bir görüş, know-how sözleşmesinin iktisadi işlevi ve amacının satış sözleşmesine benzerliği nedeniyle, satış sözleşmesinin hükümlerinin kıyasen uygulanmasını savunmaktadır71. Satış sözleşmesi bir temlik sözleşmesi olup, konusu maddi bir maldır; buna karşılık know-how sözleşmesinin konusu maddi olmayan bir mal olduğundan, temlik sözleşmesine yakın bir yapı sergiler. Know-how sözleşmesi iş görme edimi gibi başka unsurlar içermiyorsa, satış sözleşmesi hükümlerinin kıyasen uygulanması uygun görülmektedir.

Ayrıca, taraflar farklı ülkelerde bulunuyorsa ve uygulanacak hukuk önceden belirlenmemişse, doktrinde kabul gören görüş, ihtilaf hâlinde know-how alanın ülke hukukunun uygulanmasıdır72.

E- SONUÇ

Know-how kavramı ilk defa Sanayi Devrimi’nden sonra işletmelerin sayısının artmasıyla beraber Anglo-Amerikan hukuk siteminde görülmüştür. Buna bağlı olarak işletmeler birbirlerinden ayırt edilebilmek için çeşitli yöntemler geliştirmeye başlamışlardır. Bulunan yeni yöntemler rekabeti arttırmış, bilgi ilk defa iktisadi bir önem taşımaya başlamıştır. Know-how kavramı, Amerikan hukuk sisteminde teknik, kültürel, ekonomik gibi birçok alanda kullanılırken Kıta Avrupası hukuk sistemine ekonomik, teknik, ticari ve sınai alanlarla sınırlı şekilde kullanılmaktadır. Know-How kavramının tanımı kanunlarda yer almamakla beraber kavramın tanımı konusunda doktrinde fikir birliği de yoktur. Know-How; ticari faaliyetlerde sahibine ekonomik fayda ve rekabet avantajı sağlayan, sınai hak koruması altında bulunmayan, kanunlarda düzenlenmemiş ancak üçüncü kişilere açıklanabilir nitelikte olan; çoğunlukla gizli teknik ve/veya ticari bilgi ile tecrübeler bütünü olarak tanımlanabilir.

Know-how sözleşmesi; know-how veren ve know-how alan tarafın, bedelin ödenmesi, know-how’ın kullanılabilmesi için gerekli ekipmanların sağlanması ve talimatların iletilmesi gibi konularda anlaşmasını içerir. Bu açıdan know-how sözleşmesi iki tarafa da belirli edimleri yerine getirmesini gerektiren tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Know-how sözleşmesi; işletmelere üretim, pazarlama ve süreç yönetimi bakımından rakiplerine nazaran önemli ölçüde rekabet avantajı sağlamaktadır.

Know-how sözleşmesi kanunlarda düzenlenmediğinden ve kanunda düzenlenmiş sözleşme tiplerinin unsurlarını içermediğinden isimsiz ve sui generis bir sözleşmedir. Dolayısıyla know-how sözleşmesi, tam iki tarafa borç yükleyen, isimsiz, sui generis, rızai, borçlandırıcı nitelikte, ani edimli bir sözleşmedir.

Know-how sözleşmesi içerisinde birçok hukuki unsuru barındırmaktadır. Sözleşmenin taraflarca uygulanabilir olması için asli unsurlarını taşıması şarttır. Bu unsurlar; Sözleşmenin konusunun bilgi ve deneyim olması, know-how bedeli ve tarafların anlaşmasıdır.

Know-how sözleşmesinin, kendine özgü (sui generis) bir sözleşme niteliğinde olmasından dolayı uygulanacak hukuk kesin olarak belirlenememektedir. İsimsiz sözleşmelerde ihtilafların çözümünde öncelikle sözleşme hükümlerine bakılır sözleşmede hüküm bulunmaması hâlinde dürüstlük, güven ilkesi ve tarafların farazi iradeleri esas alınarak boşluklar doldurulur. Bu boşluklar genelde kıyas yolu ile doldurulur. Yani kanunlarda düzenlenmiş tipik sözleşmelerin hükümleri somut isimsiz sözleşmeye uyduğu ölçüde kıyasen uygulanır. Her know-how sözleşmesi kendi içerisinde değerlendirilir; farklı sözleşme tiplerinin know-how sözleşmesine kıyasen uygulanması mümkün olabilmektedir.

  1. Muaz Mücahit Yıldırım, Know-how Sözleşmeleri (2018) 3(1) AYBÜ Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi 207–257, 210. ↩︎
  2. Sami Karahan, Cahit Suluk, Tahir Saraç, Temel Nal, “Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları” (4 th edn. Seçkin Yayıncılık 2015) 437. ↩︎
  3. İsmail Erbay, “Know-how Sözleşmesi” (1 th edn. Yetkin Yayıncılık 2002) 60. ↩︎
  4. Çiğdem Kırca, Know-How Sözleşmesinin Hukuki Niteliği (1998) Prof. Dr. Ali Bozer’e Armağan 243. ↩︎
  5. Yıldırım (n 1) 211. ↩︎
  6. Ali Necip Ortan, Know-How ve Hukuken Korunması Sorunu (1980) (4) Ankara Barosu Dergisi 467. ↩︎
  7. Erbay (n 3) 57. ↩︎
  8. Mustafa Baş, “Teknik Bilgi (Know-How) Lisans Sözleşmesi”, (1 th edn. Yetkin Yayıncılık 2000) 29. ↩︎
  9. Şener Akyol, “Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri) Know-How Management Joint Venture ve Büyük Çaplı İnşaat Sözleşmeleri“ (1 th edn. Afa Matbaacılık 1997) 1. ↩︎
  10. Nevzat Yosmanoğlu, “Dünya’da ve Türkiye’de Patentler, Know-How’lar Markalar”, (1 th edn. Mis Matbaası 1978) 49. ↩︎
  11. Ahmet Furkan Acar, Know-How Sözleşmeleri, (Yüksek Lisans Tezi, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 2019) 8. ↩︎
  12. Yasemin Keskin, Teknoloji Transferinde Lisans Anlaşmalarının Rolü, (Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 1994) 100. ↩︎
  13. Mustafa Baş, “Teknik Bilgi (Know-how) Lisans Sözleşmesi” (1 th edn. Yetkin Yayınları 2000) 55. ↩︎
  14. Deniz Ilgaz, Know-How ve Ticari Sırlar (Teknoloji Transferi ve Fikri Haklarla İlgili Lisans Anlaşmaları) (2000) 8 (1-2) 155. ↩︎
  15. Kırca (n 4) 245. ↩︎
  16. Erbay (n 3) 78. ↩︎
  17. Nihansu Barutçu, Know-How Sözleşmesi ve Tarafların Hak ve Borçları (Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 2021) 10. ↩︎
  18. Erbay (n 3) 79. ↩︎
  19. Kırca (n 4) 245. ↩︎
  20. Erbay (n 3) 91. ↩︎
  21. Çiçek Sabahat Çalgın, Know-How Sözleşmesi (Yüksek Lisans Tezi, Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 2020) 7. ↩︎
  22. Tufan Öğüz, “Know-How Sözleşmesi” (2 th edn Filiz Kitabevi 2018) 26-28. ↩︎
  23. Khishigsuren Sharav, Know-How Sözleşmesi ve Know-How Alanın Yükümlülükleri (Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 2004) 18. ↩︎
  24. Çalgın (n 21) 8. ↩︎
  25. Erbay (n 3) 70. ↩︎
  26. Öğüz (n 22) 32. ↩︎
  27. Erbay (n 3) 91. ↩︎
  28. Öğüz (n 22) 32-33. ↩︎
  29. Erbay (n 3) 61-66 ↩︎
  30. Akyol (n 9) 3. ↩︎
  31. Feyzanur Soylu, “İsimsiz Sözleşmelerin Geçerliliği,Yorumu ve Boşlukların Tamamlanması” (1 th edn. Seçkin Yayıncılık 2022) 79. ↩︎
  32. Sharav (n 23) 33. ↩︎
  33. Çalgın (n 21) 14. ↩︎
  34. Erbay (n 3) 68. ↩︎
  35. Barutçu (n 17) 30. ↩︎
  36. Barutçu (n 17) 31-32. ↩︎
  37. Öğüz (n 22) 44. ↩︎
  38. Erden Kuntalp, “Karışık Muhtevalı Akit: Karma Sözleşme” (2 th edn. Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü,  2013) 14. ↩︎
  39. Feyzi Necmeddin Feyzioğlu, “Borçlar Hukuku, İkinci Kısım, Akdin Muhtelif Nevileri (Özel Borç İlişkileri)” (4 th edn. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları 1980) 62 vd. ↩︎
  40. Çiğdem Kırca, Franchise Sözleşmesi (Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996) 133; Kırca (n 4) 260. ↩︎
  41. Öğüz (n 22) 35. ↩︎
  42. TBK m. 502/ I. ↩︎
  43. Erbay (n 3) 129. ↩︎
  44. Sharav (n 23) 53. ↩︎
  45. Erbay (n 3) 129. ↩︎
  46. Erbay (n 3) 130. ↩︎
  47. Sharav (n 23) 54. ↩︎
  48. Öğüz (n 22) 38. ↩︎
  49. Erbay(n 3) 122; Sharav (n 23) 45. ↩︎
  50. Erbay (n 3) 122-123; Sharav (n 23) 46-47. ↩︎
  51. Öğüz (n 22) 49. ↩︎
  52. Çalgın (n 21) 37. ↩︎
  53. Erbay (n 3) 125. ↩︎
  54. Kırca (n 4 ) 257. ↩︎
  55. Erbay (n 3) 126; Sharav (n 23) 48-49. ↩︎
  56. Öğüz (n 22) 42. ↩︎
  57. Kırca (n 4) 261. ↩︎
  58. Burak Ongan, “Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmesinde Tarafların Hukuki Durumu” (1 th edn. Seçkin Yayıncılık 2007) 36-37. ↩︎
  59. Kırca (n 4) 262; Yıldırım (n 1) 226. ↩︎
  60. Kırca (n 4) 260. ↩︎
  61. Öğüz (n 22) 91. ↩︎
  62. Öğüz (n 22) 91. ↩︎
  63. Öğüz (n 22) 85. ↩︎
  64. Barutçu (n 17) 53. ↩︎
  65. F. Dilek Kabukçuoğlu, Danışmanlık Sözleşmesi, (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk (Medeni Hukuk) Ana Bilim Dalı, 2002) 91. ↩︎
  66. Erbay (n 3) 151.
    [1] Erbay (n 3) 138; Kırca (n 4) 260; Öğüz (n 22) 45.
    [1] Erbay (n 3) 138.
    [1] Saibe Oktay İsimsiz Sözleşmelerin Geçerliliği, Yorumu ve Boşluklarının Tamamlanması (1996) 55(1-2)  İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 277; Erbay (n 3) 140.
    [1] Öğüz (n 22) 47. ↩︎
  67. Erbay (n 3) 138; Kırca (n 4) 260; Öğüz (n 22) 45. ↩︎
  68. Erbay (n 3) 138. ↩︎
  69. Saibe Oktay İsimsiz Sözleşmelerin Geçerliliği, Yorumu ve Boşluklarının Tamamlanması (1996) 55(1-2)  İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 277; Erbay (n 3) 140. ↩︎
  70. Öğüz (n 22) 47. ↩︎
  71. Erbay (n 3) 141-142; Sharav (n 23) 60. ↩︎
  72. Sema Çörütoğlu Koca, “Transfer Sözleşmelerinden Doğan Kanunlar İhtilafı” (1 th edn. Yetkin Yayınları 2013) 212. ↩︎

Tags: