Haksız rekabet, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre, haksız rekabet hükümlerinin amacı, tüm tarafların menfaatine olacak şekilde dürüst ve bozulmamış bir rekabet ortamının sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarikçiler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen, aldatıcı ve dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar, haksız ve hukuka aykırı olarak kabul edilir.
Haksız rekabet hukuku, piyasada bir rekabet ortamı oluşturmaktan ziyade, mevcut rekabetin dürüst ve bozulmamış olmasını sağlamayı amaçlar1. Dolayısıyla, kısa veya uzun vadede rekabeti engelleyen, zorlaştıran ve bu nedenle dürüstlükten uzaklaştıran ticari uygulamaların haksız rekabet kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Yargıtay, rekabetin önlenmesindeki amacı, “Serbest piyasa düzeninde herkesin dürüstlük kuralı içerisinde hareket etmek suretiyle rekabet kurallarına uygun olarak piyasada faaliyet göstermesi” olarak nitelendirmiştir2.
Haksız rekabetin oluşması için tarafların birbirine karşı rakip konumunda olması gerekmediği gibi, failin kendisine bir yarar sağlamış olması da şart değildir. Haksız rekabet eylemini gerçekleştirenin kusuru veya diğer tarafın zarara uğramış olması ise yalnızca tazminat davaları için aranan koşullar arasında yer alır3.
Şikayet Siteleri ve Çalışma Sistemleri
Türkiye’de internetin yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan dijital ekonominin yeni iş modellerinden biri de şikayet siteleridir.
Şikayet sitelerinin işleyişi dört aşamadan oluşmaktadır. İlk olarak, SMS ile kişi doğrulaması yapılır. Ardından, şikayet, konu ve içerik bakımından filtrelenir ve gerekli denetimler sağlanır. Son kontrollerin de tamamlanmasıyla birlikte şikayet yayımlanır.
Yayınlanma sürecinin ardından, çözüm evresi olarak adlandırılan son aşamaya geçilir. Bu aşamada, yayımlanmış şikayet bir dizi işlemden geçirilerek ilgili kurum veya firmaya iletilir. Şikayetin iletildiği kurum veya firma, ya çözüm üretmek amacıyla sitede yayınlanmak üzere bir cevap yazar ya da doğrudan şikayet sahibi ile iletişim kurar.
Buradaki temel sorun, şikayet sitelerinde üye olan firmalara tanınan öncelik hakkı ve şikayetlerin yayımlan madan önce çözülmesine imkan sağlanmasıdır. Üye olmayan şirketler, haklarında şikayette bulunan kişilerin kimliklerini görememekte; dolayısıyla bu kişilerle doğrudan iletişim kurarak iddiaların doğruluğunu araştırma veya yapılan yorumlara doğrudan cevap verme imkanından yoksun kalmaktadır. Üyelik sonrasında ise bu şirketlere, şikayetlere doğrudan ve hızlı bir şekilde cevap verme olanağı tanınmakta, hatta şikayetlerden “önceden haberdar edilerek” yayım öncesi editoryal süreçlerde görüş bildirme fırsatı sunulmaktadır. Böylelikle şikayet siteleri, üye olan şirketlere şikayetleri önceden denetleme ve müdahale etme imkanı sağlamaktadır4.
Reklam kurulu tarafından yapılan incelemede bu sitelerden biri tarafından firmalara gönderilen e-postada “Kurumsal üyelik gerçekleştirerek, hakkınızda gelen geri bildirimlere anında direkt dönüş yapmanız şikayetlerinizin azalmasını ve teşekkür/memnuniyet oranınızın artmasını sağlayacaktır… Kurumsal üyelik alımı olur ise size özel panel hazırlanacak ve bu panel üzerinden; kişi iletişim bilgilerinin tamamını görüntüleyebilecek… şikayetler yayımlanmadan karşılayabileceksiniz…” ifadelerinin yer aldığı ve kurumsal olarak anılan firmaya üye olmayan ve haklarında şikayet yayımlanan firmalara ilişkin şikayetin yayımlandığı sayfanın yanında “aynı alanda faaliyet gösteren başka bir firmanın reklamına yer verildiği” de tespit edilmiştir5.
Sonuç olarak, kötüleyici nitelikteki açıklama ve yorumlara izin verilip muhatap firmanın cevap hakkının online üyelik şartına bağlanması, üye olmayan firmalar aleyhine haksız rekabet yaratmaktadır. Üye olmayan firmalar, bu nedenle haklarındaki şikayetlere zamanında cevap verememekte veya geç yanıt verebilmekte; bu durum da ticari kazanç ve itibar kaybına yol açmaktadır.
Yargıtay, bu tür uyuşmazlıklarda, üye firmalara tanınan öncelik hakkının haksız rekabet teşkil ettiği ve şikayet sitelerinin tüm piyasa aktörlerine eşit davranmakla yükümlü olduğu kanaatine varmaktadır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03.07.2024 tarihli ve 2023/2834 E., 2024/5484 K. sayılı kararında:
“Mahkemece alınan 26.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, davacı şirket şikayette bulunan tüketicilerin bilgisini istediğinde davalının kurumsal üyelik için ücret teklif ettiği, davacın taleplerinin tamamına cevap vermediği, cevap metinlerini herkesin göreceği şekilde yayımlamadığı, davacı tarafından dosya da sunulan deliller arasında yer alan ve davalı tarafça davacıya gönderilen 02.08.2018 tarihli e postada ise kurumsal üyelere panel hazırlandığının, bu panel üzerinden kişi iletişim bilgilerinin tamamının görüntülenebildiğinin, şikayetlere panel üzerinden cevap verilebildiğinin, şikayetler yayımlanma dan haberdar olunabileceğinin, kullanıcılarla hızlı çözüm sürecine girilebileceğinin, üyelik bedelinin şikayet sayısına göre belirlendiği hususlarının belirtildiği, kurumsal üye olmayan davacının hakkında internet sitesinde yer alan şikayetlerle ilgili tüketicilerin iletişim bilgilerini alabilmek amacıyla her tüketici için ayrı mail göndermesinin gerektiği … davalının, kendisine ücret ödeyerek üye olan firmalara verilen öncelik hakkı ile şikayetin yayınlanmadan çözülmesi imkânını tanıması, buna karşılık üye olmayan şirketlerin ise ancak haklarındaki şikayetler internet sitesinde yayınlandıktan sonra bu imkâna sahip olmalarının haksız rekabet teşkil ettiği, üye şirketlere şikâyetleri yayınlanmadan çözme imkânı sağlanırken, üye olmayan şirketlere bu imkânın verilmediği, bu suretle davalı sitesine ücret ödeyerek üye olan şirketler yararına bir avantaj sağlandığı, davalının bu şekildeki eyleminin, piyasadaki şirketleri davalı sitesine üye olmaya zorladığından, iyi niyetli ve ticari dürüstlüğe uygun bir … olarak kabulünün mümkün olmadığı, davalının kendisine üye olan firmalara verdiği öncelik hakkını, davacı şirkete vermemesinin haksız rekabet teşkil ettiği… gerekçesiyle taraf vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.”
Bu konudaki bir diğer sorun, çoğu şikayet sitesinde yorum yapan kişilerin gerçekten alışveriş yapıp yapmadıklarının kontrol edilmemesidir. Şikayet yazan kişilerin herhangi bir ürün veya hizmet satın aldıklarını kanıtlayan bir fatura ya da belge ibraz etme zorunluluğu bulunmamaktadır. Ayrıca, yazarların genellikle anonim olması, şikayet sahibinin gerçek bir müşteri olup olmadığını belirsiz hale getirmektedir. Bu durum, ilgili firmalar veya ürünler hakkında yanıltıcı nitelikte yorumların yazılmasına zemin hazırlayabilmektedir.
Hedef kitleye kolayca ulaşabilen bu tür yorumlar, ticari şirketlerin faaliyetlerini ve itibarını olumsuz yönde etkileyebilecek güce sahiptir. Nitekim, bir şikayet sitesi tarafından açıklanan istatistiklere göre, şikayet ve firma cevaplarını okuduktan sonra satın alma kararından vazgeçenlerin oranı %42 olarak tespit edilmiştir6.
Şikayet sitelerinde yayımlanan her bir şikayetin hukuki açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini ya da ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek (TTK m.55/a, b.1), yahut aldatıcı beyanlarla üçüncü kişileri rekabette öne geçirmek (TTK m.55/a, b.2), dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar arasında sayılmaktadır. Bu tür davranışlar, hukuken haksız rekabet olarak nitelendirilecektir.
Daha fazla bilgi veya destek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
- Hamdi Pınar ‘Rekabet Hukuku ile Haksız Rekabet Hukuku İlişkisi’ (2014) 15 (2) Rekabet
Dergisi 59, 83. ↩︎ - Y.11.HD, E.2016/7942, K.2018/2136, T. 20.03.2018. ↩︎
- Şaban Kayıhan, Ticari İşletme Hukuku (7th edn. Seçkin 2021) 219. ↩︎
- Hamdi Pınar ‘Haksız Rekabet ve Marka Hukuku Açısından Dijital Ekonominin Yeni Bir İş
Modeli: Şikayet Siteleri’ (2020) 36 (2) Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, 121, 131. ↩︎ - Toplantı tarihi < 12.02.2019, Toplantı Sayısı: 282, Dosya No: 2017/1332 https://ticaret.gov.tr/tuketici/ticari-reklamlar/reklam-kurulu-kararlari> Erişim Tarihi 16.01.2025 ↩︎
- Pınar (n 4) 18. ↩︎