ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN VE LİMİTED ŞİRKETLERDE MÜDÜRLERİN GÖREV SÜRESİ

GİRİŞ

Şirketlerin yönetim organları, hem ortakların hak ve menfaatlerinin korunması hem de şirket faaliyetlerinin kesintisiz yürütülmesi bakımından temel öneme sahiptir. Yönetim organı üyelerinin görev süresinin belirlenmesi, bir yandan şirketin istikrar ve sürekliliğini temin ederken, diğer yandan da kurumsal yönetim ilkelerinin işlerliği açısından önem arz etmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda limited şirket müdürlerinin görev süresi bakımından daha esnek bir yaklaşım benimsenmişken, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri için azami üç yıllık bir görev süresi öngörülmüştür. Bu farklılık, her iki şirket türünün yapısal özelliklerinden kaynaklanmakta ve uygulamada çeşitli tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada, limited ve anonim şirketlerde yönetim organı üyelerinin görev süreleri ayrıntılı olarak incelenecek, aralarındaki temel farklılıklar ortaya konulacak ve uygulamadaki sonuçları değerlendirilecektir.

A-YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİ VE MÜDÜR SIFATININ KAZANILMASI

1.Anonim Şirket Yönetim Kurulu Sıfatının Kazanılması

TTK m. 339/3 hükmü uyarınca; anonim şirketin kuruluşunda ilk yönetim kurulu üyeleri esas sözleşme ile atanır. Şirketin tescil edilmesiyle birlikte tüzel kişilik kazanılır ve bu andan itibaren yönetim kurulu görev ve yetkilerini kullanmaya başlar. Yönetim kurulunda yeni üyelerin seçimi, esas sözleşmenin değiştirilmesi suretiyle sözleşmeye işlenmek zorunda değildir1.

Şirket kuruluşundan sonra seçilecek yönetim kurulu üyeleri, kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde genel kurul tarafından seçilir. TTK m. 408/2-b uyarınca; genel kurulun yönetim kurulu üyelerini seçme yetkisi, devredilmesi veya ondan vazgeçilmesi mümkün olmayan asli bir yetkidir; bu yetki başka bir organa ya da kişiye bırakılmaz. Genel kural olarak, anonim şirket yönetim kurulu üyeleri kuruluşta esas sözleşmeyle daha sonra genel kurul tarafından seçilir; ancak bunun bazı istisnaları bulunmaktadır.

İstisnalara bakılırsa; TTK m. 334 hükmü uyarınca, kamu tüzel kişileri pay sahibi olmasalar bile, şirket esas sözleşmesinde hüküm bulunmak şartıyla, işletme konusu kamu hizmeti olan anonim şirket yönetim kurulunda temsilci bulundurma hakkına sahip olabilirler. Bu durumda, yönetim kurulu üyeliğine ilişkin seçim yapılmasına gerek bulunmaksızın, ilgili kamu tüzel kişisi kendi temsilcisini doğrudan görevlendirir. Ayrıca, esas sözleşmede hüküm bulunması kaydıyla, bir kamu tüzel kişisine yönetim kurulunda birden fazla temsilci bulundurma yetkisi tanınabilir; aynı hak birden fazla kamu tüzel kişisine de verilebilir2.

İstisnai durumlarda yönetim kurulu da üye seçme yetkisine sahiptir. Yönetim kurulunun ikiden fazla üyeden oluştuğu ve üyelerden birinin görevden ayrıldığı durumda, kalan üyeler toplanarak boşalan üyelik için kendi aralarında seçim yaparak yeni üyeyi belirleyebilirler. Bu yönteme ise kooptasyon adı verilir. Bu yöntemle seçilen üye, yapılacak ilk genel kurul toplantısında onaya sunulur. Genel kurul, bu kişiyi onaylayabileceği gibi yerine başka bir kişiyi de seçebilir. Ayrıca, boşalan üyelik için seçilen kişi, yalnızca selefinin kalan görev süresini tamamlar.

TTK m. 360 hükmü uyarınca; esas sözleşmede hüküm bulunmak şartıyla, anonim şirket yönetim kurulunda belirli pay gruplarına, özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa temsil edilebilme hakkı verilebilir. Bahse konu gruplar tarafından önerilen adayın genel kurul tarafından seçilmesi ancak haklı bir sebebin varlığına bağlı olarak reddedilebilir. Bu şekilde tanınacak temsil edilme hakkı, halka açık anonim şirketlerde yönetim kurulu üye sayısının yarısını aşamaz. Bu kapsamda yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınan paylar, imtiyazlı sayılır.

2. Limited Şirket Müdür Sıfatının Kazanılması

Limited şirketlerde, kuruluş aşamasında müdürlerin atanması, ancak şirket sözleşmesi aracılığıyla yapılabilir3.  Nitekim bu husus TTK m. 623/1’de “Şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı zamanda TTK m. 576/1-d hükmü uyarınca müdürlerin adları, soyadları ve vatandaşlıkları şirket sözleşmesinde bulunmalıdır4.

Limited şirketlerde müdürlerin belirlenmesinde bir diğer yöntem ise genel kurul kararı ile müdürlük sıfatının kazanılmasıdır. Limited şirketin kuruluşundan sonra atanacak olan müdürler genel kurul tarafından seçilir. TTK m. 616/1-b uyarınca, genel kurulun müdürleri atama yetkisi mutlak olup, devredilemez niteliktedir5. Bu doğrultuda kuruluşta şirket sözleşmesi ile atanan müdürün istifa, ölüm, azil gibi herhangi bir sebeple görevi sona ermişse yeni müdür genel kurul tarafından seçilir6. TTK’ ya göre, müdürlerin atanmasına ilişkin özel bir karar yeter sayısı belirlenmemiştir. Bu sebeple, TTK m. 620 uyarınca, olağan karar yeter sayısı, toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile sağlanır7.

Sonuç olarak, limited şirketlerde müdür sıfatının kazanılması kuruluş aşamasında şirket sözleşmesi aracılığıyla, sonrasında ise genel kurul kararıyla gerçekleşebilir.

B- ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN GÖREV SÜRESİ

TTK hükümleri uyarınca;  anonim şirketlerde yönetim kurulu en az bir üyeden oluşmaktadır (TTK m. 359). Yönetim kurulu üyelerinin seçimi genel kurul tarafından yapılır (TTK m. 408). Ancak bu üyeler en fazla üç yıl için görev yapabilirler (TTK m. 362/1). Esas sözleşmede aksi yönde bir hüküm bulunmadığı sürece, aynı kişilerin yeniden yönetim kurulu üyeliğine seçilmesi mümkündür (TTK m. 362/2)8.

Kanunda öngörülen azami görev süresi emredici nitelikte olduğundan, üç yıllık sürenin aşılması söz konusu olamaz. Bununla birlikte, esas sözleşmede, aynı süre sınırı gözetilmek kaydıyla, üyelerin görev süresinin daha kısa belirlenmesine imkan tanınmıştır.

Ayrıca, genel kurul da, kanunun çizdiği çerçeve dâhilinde, yönetim kurulu üyelerinin görev süresini tayin etme yetkisine sahiptir.

Bununla birlikte, tüzel kişilerin yönetim kurulunda temsiline ilişkin özel bir düzenlemeye değinmek gerekir. Nitekim TTK m. 334/1 uyarınca; devlet, il özel idaresi, belediye, köy ve diğer kamu tüzel kişilerinden birine, esas sözleşmede öngörülecek bir hüküm aracılığıyla, pay sahibi olmasalar dahi, işletme konusu kamu hizmeti olan anonim şirketlerin yönetim kurulunda temsilci bulundurma hakkı tanınabilmektedir. Anılan temsilciler, genel kurul tarafından seçilen yönetim kurulu üyeleriyle aynı hak, yetki ve yükümlülüklere sahiptir (TTK m. 334/3)9. Bununla birlikte, bu temsilciler yalnızca kendilerini atayan kamu tüzel kişisi tarafından görevden alınabilir (TTK m. 334/2). Dolayısıyla, yönetim kurulu üyelerinin en çok üç yıl süreyle seçilebileceğine ilişkin sınırlama, kamu tüzel kişilerinin temsilcileri bakımından uygulanmamaktadır10.

1. Esas Sözleşmede Süreye İlişkin Düzenleme Bulunması

TTK’da, esas sözleşme ile düzenleme yapılabileceğine dair açık bir hüküm bulunmamakla beraber, azami sürenin (3 yıl) altında bir süre öngörülmesine herhangi bir engel yoktur. Nitekim TTK m. 340 uyarınca benimsenen emredici hükümler ilkesi, yönetim kurulu üyelerinin görev süresinin bir veya iki yıl gibi daha kısa belirlenmesini engellememektedir11. Esas sözleşmede görev süresine ilişkin hükmün, yeterli açıklıkta ve TTK hükümlerine uygun olması halinde, genel kurulun bu süre ile bağlı olduğu kabul edilmelidir. Diğer bir ifadeyle, söz konusu hüküm yoruma elverişsiz ölçüde açık ve hukuka uygun olduğu sürece, genel kurulun takdir yetkisi bu süreyi aşamayacaktır12.

Esas sözleşmede yönetim kurulunun görev süresinin kanunda öngörülen azami süreyi aşacak şekilde belirlenmesi halinde, azami süreyi aşan kısım kısmi hükümsüz sayılır. Bu durumda üyenin azami süre için seçildiği kabul edilir13. Zira, kısmi hükümsüzlük hallerinde, hükümsüz sayılan hüküm yerine, mevcutsa emredici düzenlemenin uygulanacağı kabul edilmektedir14.

2. Esas Sözleşmede Süreye İlişkin Düzenleme Bulunmaması

Esas sözleşmede yönetim kurulunun görev süresine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmaması halinde genel kurul kararının yorumlanması gerekecektir15.  İlk ihtimal, genel kurul kararında yönetim kurulu üyelerinin görev süresine ilişkin herhangi bir sürenin belirtilmemesidir. Bilindiği üzere, seçim kararında sürenin açıkça belirtilmesi zorunluluğu Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülmemiştir.

Öğretide bazı yazarlar, yönetim kurulu üyelerinin görev süresini bir faaliyet yılı olarak kabul etmekte ve bu yönde daraltıcı bir yorum yapmaktadır16. Diğer bir görüşe göre yönetim kurulu üyeleri bir yıl süreyle seçilir ve bir sonraki genel kurulda yeni üyeler belirlenene kadar görevlerine devam ederler17.  Sürenin 1 yıl olması gerektiğini ifade eden bu iki görüş, olağan genel kurul toplantısının gündeminde yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin madde bulunacağını düzenleyen TTK m. 409 hükmüne dayanır. Buna karşılık, bizim de katıldığımız görüşe göre, esas sözleşmede süreye ilişkin bir düzenleme bulunmadığı takdirde, TTK m. 362’de öngörülen üç yıllık azami sürenin görev süresi olarak kabul edilmesi gerekir18.

TTK m. 409, genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin seçiminin zorunlu olarak görüşülmesini değil, yalnızca üyelerin görev sürelerinin sona ermesi ihtimalinde bu konunun gündeme alınmasını öngörmektedir. Öte yandan, yönetim kurulu üyelerinin üç yıl süreyle seçilmiş sayılmaları, genel kurulun üyeleri her zaman azletme yetkisine sahip olması sebebiyle pay sahiplerinin iradesinin göz ardı edildiği anlamına gelmez. Bu düzenleme aynı zamanda şirketin yönetim organının boşalması riskini de azaltmakta olup, üyelerin üç yıllık bir görev süresi için seçildikleri kabul edilmelidir19.

Genel kurul kararında, yönetim kurulu üyelerinin belirli bir süre için (örneğin bir yıl) seçildiklerinin belirtilmesi, doktrinde en çok tartışılan meselelerden birini oluşturmaktadır. Doktrinde bu konuda farklı yaklaşımlar ileri sürülmektedir. Buna göre, üyelerin bir yıl için seçildiğinin kabulü hâlinde, bu sürenin takvim yılına tekabül ettiği20, bir sonraki olağan genel kurulda yeni seçim yapılıncaya kadar devam ettiği21 veya ilgili faaliyet yılının sona ermesiyle birlikte dolduğu22 yönünde üç ayrı görüş bulunmaktadır. Olağan genel kurul toplantısında yapılan seçimde, yönetim kurulu üyesinin bir yıl için seçilmiş olması hâlinde, görev süresinin bir sonraki olağan genel kurulun yapılabileceği sürenin sona ermesiyle birlikte dolacağı kabul edilmelidir23.

Görev süresi sona ermiş bir yönetim kurulu üyesinin gerçekleştirdiği işlemlerin hukuki sonuçları tartışmalı bir konudur. TTK 363/2 maddesinde görev süresinin dolmuş olması hususuna yer verilmemiştir. Konuyla ilgili olarak Çamoğlu, görev süresinin üç yıllık azami sürenin altında sona ermesi durumunda, yönetim kurulunun yalnızca şirketin varlığını sürdürmek için gerekli ve acil işlemleri yürütme yetkisine sahip olduğunu ve bu süreçte genel kurulu toplantıya çağırarak yeni yönetim kurulunun seçilmesini sağlayabileceğini (TBK m.397/2) ifade etmektedir. Öte yandan, üç yıllık görev süresinin tamamlanmasının ardından yönetim kurulunun faaliyetlerine devam etmesinin mümkün olmadığını ve bu durumda şirketin organsız hâle geldiğinin kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir24. Pulaşlı25 ise, görev süresi sona ermiş olsa dahi, ticaret sicili kayıtlarında eski üyelerin hâlen yönetici olarak göründüğünü ve üçüncü kişilerin iyi niyetlerinin korunması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu çerçevede, görev süresi dolmuş yöneticilerin gerçekleştirdiği işlemlerin de geçerli sayılması gerektiğini ifade etmektedir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2012/13135 E. 2014/3515 K. 25.12.2014 tarihli kararında; “Anonim şirketlerde görev süresi biten yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine dair bir hüküm bulunmaması sebebiyle yönetim kurulunun yeni yönetim seçilene kadar olağanüstü ve acil durumlar için görevlerine devam edeceklerinin kabulü gerekir. Bu nedenle, yönetim kurulu üyelerinin görev süresinin bitmesiyle şirketin kendiliğinden organsız kaldığından söz edilemez.” şeklinde hüküm kurmuştur.

Kanunda yer alan “yönetim kurulu üyeleri en fazla üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçilir” (TTK m. 362/I, c.1) hükmünün lafzi yorumu, düzenlemenin emredici karakterini açık biçimde ortaya koymaktadır. Buna karşılık, genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin hükümde (TTK m. 410), “görev süresi sona ermiş olsa dahi” yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya davet edebileceği öngörülmüştür. Kanun koyucunun, süresi bitmiş yönetim kurulunu burada özellikle zikretmiş olması, bu kurulun normal şartlarda görevine devam edemeyeceğini; yalnızca söz konusu hükümde öngörülen istisnai durumla sınırlı olarak yetkisini kullanabileceğini göstermektedir. Dolayısıyla, her iki hükmün birlikte değerlendirilmesi, süresi dolmuş yönetim kurulunun kural olarak faaliyetlerini sürdüremeyeceği, ancak kanunda açıkça öngörülen istisnai durumlarda (örneğin TTK m. 410 kapsamında) belirli bir görevle sınırlı olarak işlem yapabileceği sonucuna ulaşılmaktadır26.

3.Yönetim Kurulu Üyeleri İçin Farklı Görev Süreleri Belirlenmesi

TTK m.362.uyarınca, yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl süreyle seçilebilir. Kanunda, üyelerin mutlaka aynı süre için seçileceğine ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ilk bakışta, genel kurulun, bazı üyeleri örneğin iki yıl, bazılarını ise üç yıl süreyle görevlendirmesi teorik olarak mümkün görünmektedir. Nitekim doktrinde de yönetim kurulu üyeleri için farklı süreler öngörülmesinin mümkün olduğu kabul edilmektedir27. Yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerinin birbirinden farklı olarak belirlenebileceği hususunda uzun zamandır bir tartışma bulunmamaktaydı.

Yönetim kurulu üyeleri için farklı görev süreleri öngörülüp öngörülemeyeceğine ilişkin belirsizlik, ilk kez İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün 07.05.2024 tarihli duyurusu ile gündeme gelmiştir. Anılan duyurunun metni ise şu şekildedir: “Anonim şirketlerde, yönetim kurulu “kurul” olarak seçildiğinden, farklı sürelerle görev yapacak şekilde yönetim kurulu üyesi seçilmemelidir. Yönetim kuruluna seçilen bütün üyelerin görev süreleri aynı olmalıdır.” İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü, yayımladığı duyuru ile yönetim kurulu üyelerinin seçimi esnasında görev sürelerinin aynı olması gerektiği yönünde bir görüş ortaya koymuştur. Duyurunun içeriğinden anlaşıldığı üzere, bu yorumun dayanağını yönetim kurulu üyelerinin bir bütün olarak seçildiği kabulü oluşturmaktadır. Buna bağlı olarak, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün yaklaşımına göre, üyelerin farklı sürelerle seçilmesi kanuna aykırı sayılacaktır. Nitekim uygulamada da, yönetim kurulu üyelerinin değişik süreler için seçilmesine ilişkin genel kurul kararlarının tescil edilmesi yönündeki taleplerin reddedildiği görülmektedir28.

Netice itibarıyla, anonim şirketlerde genel kurulun, yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerini farklılaştırma yönünde karar alabilmesi kural olarak mümkün görünmektedir. Ne var ki, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün benimsediği yorum, bu konuda genel kurula tanınan takdir yetkisini sınırlamakta ve tüm üyelerin aynı süre için seçilmesi gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Bu yaklaşım, genel kurulun üyeler için farklı görev süreleri öngörmesini hukuken geçersiz hale getirmekte ve uygulamada engel teşkil etmektedir29.

Bizimde katıldığımız görüş, TTK sisteminde “yönetim kurulunun seçiminden” değil, “yönetim kuruluna üye seçiminden” bahsetmek daha doğrudur. Zira yönetim kurulu üyeliğinin kazanılması ve sona ermesine ilişkin düzenlemeler, üyelerin kişisel durumları esas alınarak kaleme alınmıştır. Bu nedenle, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün duyurusuna temel teşkil eden kurumsal yaklaşımın, kanunun sistematiğiyle tam olarak örtüştüğü söylenemez30.

C- LİMİTED ŞİRKETLERDE MÜDÜRLERİN GÖREV SÜRESİ

TTK’da limited şirket müdürlerinin görev sürelerine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, limited şirketlerde müdürlerin süre belirtilmeksizin, yani belirsiz süreyle görevlendirildikleri kabul edilmektedir31. Bununla birlikte, limited şirketlerde özden organ sisteminden vazgeçilmiş olması, müdürlerin belirsiz süreyle atanabileceği yönündeki yorumu destekler nitelikte değildir. Nitekim, müdür sıfatıyla seçilen kişilerin belirli dönemler için görevlendirilmesi ve bu suretle genel kurul ile aralarındaki güven ilişkisinin düzenli aralıklarla teyit edilmesi, şirketin kurumsal işleyişi açısından daha uygun ve sağlıklı bir yöntem olarak değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, müdürlerin görev sürelerinin sınırlandırılması ve belirli aralıklarla yeniden atanması, şirketin yönetim yapısı ile işleyişine katkı sağlayabilecek niteliktedir32.

Anonim şirketler bakımından, limited şirketlerden farklı olarak, yönetim kurulu üyelerinin görev süreleri TTK m. 362 ile açık bir şekilde sınırlandırılmıştır. Söz konusu düzenleme uyarınca, yönetim kurulu üyeleri en fazla üç yıl için atanabilmekte olup, şirket sözleşmesinde aksi bir hüküm bulunmadığı takdirde aynı kişinin yeniden seçilmesi mümkündür. Öte yandan, limited şirketlerde benzer bir yasal sınırlamanın bulunmaması, doktrinde ve uygulamada çeşitli tartışmalara konu olmuştur. Bu eksiklik, müdürlerin görev sürelerinin belirsizliği ve ilgili düzenlemelerin yokluğu bağlamında eleştirilerin yöneltilmesine zemin hazırlamaktadır. Öğretide, bu durumun şirket yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri açısından bazı riskler doğurabileceği ifade edilmektedir.

Bir görüşe göre, TTK m. 362 ‘nin kıyasen limited şirketlerdeki müdürlere de uygulanması gerektiği ileri sürülmektedir33. Bu yaklaşıma göre, müdürler en fazla üç yıl süreyle görev yapabilir. TTK m.362’nin kıyasen limited şirketlere uygulanması bazı hukuki sorunları da beraberinde getirebilir. Öncelikle, üç yıllık sürenin sona ermesi, müdürün organ sıfatının da son bulması anlamına gelir. Süre dolmuş bir müdür görevine devam ederse, faaliyetleri vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda süresi dolan müdür, TTK m. 410 uyarınca genel kurulu toplantıya çağırabilir. Ayrıca, sürenin bitmesi sonucunda şirket organı boşalacağı için, TTK m.636/2 kapsamında ortaklığa kayyım atanması gündeme gelebilir. Ayrıca, şirket sözleşmesi müdürlerin görev süresini üç yıldan daha kısa belirlemişse, bu durumda müdürlerin sadece genel kurulu toplantıya çağırmakla kalmayıp (TTK m.410), TBK m.513/2 uyarınca şirketin olağan işlerini yürütmesi ve gerekli işlemleri gerçekleştirmesi gerektiği kabul edilmektedir.

Başka bir görüşe göre34, limited şirketlerde müdürlerin görev süreleri, anonim şirketlerde öngörülen kuralların aksine, kanunda açıkça düzenlenmediğinden, şirketin kuruluş aşamasında şirket sözleşmesine konulacak bir hükümle belirli bir süre (örneğin 5, 10 veya 15 yıl) öngörülebilir veya müdürlerin süresiz olarak atanması kararlaştırılabilir. Şayet şirket sözleşmesinde bu süreye ilişkin herhangi bir düzenleme yer almamışsa, müdürler görevlerini, genel kurul tarafından azledilene veya mahkeme kararı ile görevden alınana kadar sürdürecektir.

Çamoğlu, kanunun müdürlerin görev sürelerine ilişkin herhangi bir düzenleme getirmediğini, bu nedenle şirket sözleşmesi ile müdürler için alt ve üst sınırların belirlenebileceğini, görev sürelerinin olağan sınırların üzerinde hatta ömür boyu olacak şekilde tayin edilebileceğini ifade etmektedir. Ayrıca, şirket sözleşmesinde veya müdür ile şirket arasındaki sözleşmede belirli bir süre öngörülebileceğini; bu sürenin sona ermesiyle müdürlük sıfatının da sona ereceğini; ancak sözleşmede veya genel kurul kararında belirlenen sürenin dolmasına rağmen, müdürlerin yerlerine yenileri atanana kadar şirketin varlığını devam ettirmek için gerekli ve acil işleri yürütebileceklerini ve genel kurulun müdür seçimi amacıyla toplantıya çağrılabileceğini vurgulamaktadır35.

Bahtiyar’a göre36, limited şirketlerde müdürlerin görev sürelerine ilişkin olarak kanunda anonim şirketlerdeki gibi bir sınırlamanın yer almaması, müdürlerin süresiz olarak görevde kalabilme imkânını doğurmakta ve şirket sözleşmesi aracılığıyla görev sürelerinin belirlenip belirlenemeyeceği konusunu tartışmalı hâle getirmektedir. Bahtiyar, TTK’nın 576 ve 577. maddelerinde müdürlerin görev sürelerine dair herhangi bir hüküm bulunmadığını belirterek, TTK m.579 çerçevesinde şirket sözleşmesi yoluyla müdürlerin görev sürelerini düzenlemenin mümkün olmayacağı görüşündedir.

TTK m. 630/1 uyarınca, genel kurul müdürleri görevden alabilir ve onların yönetim ile temsil yetkilerini sınırlayabilir. Söz konusu yetki, TTK m. 616/1-b çerçevesinde devredilemez nitelikte bir yetki olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca, TTK m. 630/2 gereğince, haklı bir sebebin bulunması durumunda37, her bir ortak, yöneticilerin yönetim yetkisinin ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkeme aracılığıyla talep edebilir. Bu düzenlemeler çerçevesinde, genel kurulun herhangi bir gerekçe göstermeksizin azil yetkisini kullanabilme imkânına sahip olması nedeniyle, müdürlerin görev süreleri için kanunda belirlenmiş bir azami sürenin bulunmaması38 şirket açısından ciddi bir sorun yaratmayacaktır. Bu noktada, bizim de katıldığımız görüşe göre39, kanun koyucu kasıtlı olarak bu konuda bir düzenleme yapmamıştır. Bu nedenle, anonim şirketlere ilişkin TTK m.362’nin kıyasen limited şirketlerde uygulanmaması daha uygun bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir40.

Öte yandan, TTK’nın 576 ve 577 maddeleri çerçevesinde, müdürlerin görev sürelerine ilişkin olarak şirket sözleşmesine hüküm konulmasına olanak tanınmamıştır. Bu nedenle, şirket sözleşmesi aracılığıyla bu konuda bir düzenleme yapılıp yapılamayacağı da tartışılması gereken önemli bir konudur. İlk ihtimalde, emredici hükümler göz önünde bulundurularak, TTK m.623’te yer alan “şirketin yönetim ve temsilinin şirket sözleşmesi ile belirlenebileceği” ifadesini geniş bir şekilde yorumlayarak, amaç odaklı bir yaklaşım41 benimseyip TTK m.579’un öngördüğü sınırlamaları aşmak mümkün olabilir42. Bu görüşün benimsenmesi halinde, şirket sözleşmesi aracılığıyla müdürlerin süresiz veya 5, 10 yıl gibi uzun dönemler için atanması mümkün olabileceği gibi, görev süreleri açısından alt ve üst sınırların belirlenmesi de mümkün hâle gelecektir. Bu çerçevede, genel kurulun, müdürlerin görev sürelerini söz konusu sınırlar dâhilinde tayin etmesi gerekmektedir43.

TTK m.579’un katı bir şekilde uygulanması kabul edilirse, şirket sözleşmesi yoluyla müdürlerin görev sürelerine ilişkin herhangi bir düzenleme yapmak mümkün olmayacaktır. Bu durum, kanunda müdürlerin azami görev süresine dair bir hüküm bulunmadığından belirsizlik yaratacaktır. Bu senaryoda, müdürlerin görevlerine, genel kurul tarafından azledilene veya mahkeme kararı ile görevden alınana kadar, ya da yerlerine yeni müdür atanana kadar devam etmeleri gerektiği kabul edilmelidir44.

Son olarak, şirket sözleşmesinde müdürlerin görev sürelerine ilişkin bir hüküm bulunup bulunmamasına bakılmaksızın, TTK m. 616/1-b uyarınca genel kurul, müdürlerin görev sürelerini tayin etme yetkisine sahiptir45. Genel kurul tarafından süreye dair herhangi bir düzenleme yapılmadığı takdirde, müdürlerin süresiz olarak atandığı kabul edilir46.

D- GÖREV SÜRELERİNİN KARŞILAŞTIRMALI DEĞERLENDİRİLMESİ VE SONUÇ

Anonim ve limited şirketlerde yönetim organı üyelerinin görev sürelerine ilişkin düzenlemeler karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, kanun koyucunun her iki şirket türü bakımından farklı yaklaşım sergilediği görülmektedir. Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri için öngörülen görev süresi, TTK m. 362 kapsamında en fazla üç yıl olarak düzenlenmiştir. Bu süre, esas sözleşme veya genel kurul kararı ile kanunda öngörülen azami süreden daha kısa olarak belirlenebilir. Ayrıca, görev süreleri sona eren üyelerin yeniden seçilmeleri mümkündür. Dolayısıyla, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin görev süreleri, hem azami sınır hem de esas sözleşme veya genel kurul kararı ile daha kısa süre belirlenebilmesi bakımından açık ve belirli kurallara bağlanmıştır. Buna karşın, limited şirketlerde müdürlerin görev sürelerine dair herhangi bir yasal sınırlama bulunmamaktadır. Bu durum, müdürlerin belirsiz süreyle veya şirket sözleşmesi yahut genel kurul kararı ile öngörülen sürelerle atanabilmelerine olanak tanımaktadır.

Anonim şirketlerde görev süresinin sınırlı tutulması, kurumsal yönetim ilkeleri ve pay sahiplerinin haklarının korunması açısından önemli bir güvence niteliği taşımaktadır. Üyelerin üç yılda bir yeniden seçilme zorunluluğu, genel kurulun yönetim organı üzerinde denetim mekanizmasını işler kılmakta ve pay sahipleriyle yönetim arasındaki güven ilişkisinin tazelenmesini sağlamaktadır. Buna karşılık, limited şirketlerde müdürlerin görev süresine ilişkin boşluk, uygulamada belirsizliklere yol açmakta ve öğretide farklı görüşlerin ileri sürülmesine neden olmaktadır. Doktrinde bazı görüşler TTK m. 362’nin kıyasen limited şirketlerde uygulanması gerektiğini savunarak müdürlerin en fazla üç yıl görev yapabileceğini ileri sürerken, diğer görüş ise kanunda açık bir sınırlama bulunmadığı için süresiz atamanın mümkün olduğunu kabul etmektedir. Özellikle, müdürlerin süresiz olarak atanabilmesi ihtimali, hesap verebilirlik ve yönetim sorumluluğu açısından eleştirilere konu olmaktadır. Bununla birlikte, TTK’da genel kurula tanınan azil yetkisinin mutlak ve devredilemez olması, müdürlerin görev süresi bakımından ayrı bir denge unsuru işlevi görmektedir. Böylelikle, müdürlerin süresiz atanmaları halinde dahi genel kurulun her zaman görevden alma imkânı bulunması, anonim şirketlerdeki üç yıllık süre sınırlamasının yokluğunu telafi edici bir güvence olarak değerlendirilmektedir.

Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin görev süresinin sona ermesi, üyelerin sıfatlarının kendiliğinden sona erdiği anlamına gelmemektedir. Yargıtay uygulamasına göre, görev süresi dolmuş üyeler, yeni bir seçim gerçekleştirileceği tarihe kadar sınırlı yetkilerle görevlerini sürdürmelidir. Bu yaklaşım, şirketin organsız kalmasının önlenmesi ve kurumsal sürekliliğin sağlanması bakımından işlevsel bir çözüm niteliği taşımaktadır. Buna karşılık, limited şirketlerde müdürlerin görev süresine ilişkin kanuni bir sınırlama öngörülmediğinden, anonim şirketlere özgü bu uygulamanın limited şirketler bakımından gündeme gelmesi söz konusu değildir.

Sonuç olarak; anonim şirketlerde görev süresi, kanunda açıkça düzenlenmiş, azami üç yıl ile sınırlandırılmış ve böylece hem kurumsal yönetim ilkeleri hem de pay sahiplerinin denetim hakları güvence altına alınmıştır. Limited şirketlerde ise, kanunda açık bir süre sınırı öngörülmediğinden, müdürlerin görev süresi şirket sözleşmesine veya genel kurul kararına bırakılmış, hatta süresiz atanabilme ihtimali doğmuştur. Ancak, genel kurulun mutlak azil yetkisi, görev süresine ilişkin düzenleme eksikliğinin doğurabileceği sakıncaları büyük ölçüde bertaraf etmektedir. Kanaatimizce, her iki şirket tipindeki düzenlemeler, yapısal ve fonksiyonel farklılıkları dikkate alarak şekillendirilmiştir. Anonim şirketlerde çok sayıda pay sahibinin bulunabilmesi ve yönetimin profesyonel nitelik arz etmesi sebebiyle azami süre sınırlaması isabetlidir. Buna karşılık, limited şirketlerde ortak sayısının daha az olması ve kişisel güven ilişkilerinin ön planda bulunması, müdürlerin görev sürelerinin kanunla sınırlandırılmamasını açıklamaktadır. Bununla birlikte, uygulamadaki belirsizliklerin giderilmesi amacıyla, limited şirketlerde müdürlerin görev sürelerinin şirket sözleşmesi aracılığıyla açıkça belirlenmesinin hem şirketin kurumsal işleyişi hem de ortaklar arası güven ilişkisinin korunması bakımından daha sağlıklı bir yöntem olacağı kanaatine varılmaktadır.

  1. Prof. Dr. Rıza Ayhan, Prof. Dr. Hayrettin Çağlar, Prof. Dr. Mehmet Özdamar, “Şirketler Hukuku Genel Esaslar” (6 th edn. Yetkin Yayıncılık 2025) 211. ↩︎
  2. Prof. Dr. İsmail Kırca, Prof. Dr. Feyzan Hayal Şehirali, Prof.Dr. Çağlar Manavgat, “ Anonim Şirketler Hukuku Cilt 1” (1 th edn. Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitisü 2013) 419. ↩︎
  3. Mehmet Bahtiyar, “Ortaklıklar Hukuku” (14th edn, Beta Yayınevi 2020) 442-445. ↩︎
  4. Oruç Hami Şener, Yargıtay Kararları Işığında Limited Ortaklıklar Hukuku (1th edn. Seçkin Yayınevi 2017) 642. ↩︎
  5. Şener (n 4) 643. ↩︎
  6. Ersin Çamoğlu, “Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri” (1th edn. Vedat Kitapçılık 2020) 170; Hakan Çebi, Limited Şirketler Hukuku (Adalet Yayınevi 2019) 130. ↩︎
  7. Ali Haydar Yıldırım, Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Limited Ortaklık Müdürünün Hukuki Durum (Güncel Yayınevi 2008) 17; Şener (n 4) 643. ↩︎
  8. Emek Toraman Çolgar, Görev Süresi Sona Eren Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Statülerinin Türk ve İsviçre Yargı Kararları Işığında Karşılaştırmalı Analizi ve Tespit Edilen Sorunlara İlişkin Öneriler, (2024) 26(2) Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 1661, 1663. ↩︎
  9. Soner Altaş, “Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketler” (Seçkin Yayınları 2011) 142. ↩︎
  10. Oğuz İmregün, “Anonim Ortaklıklar”, (3 th edn. Gün Matbaası 1974)  152. ↩︎
  11. Ünal Tekinalp, “Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku” (5th edn, Vedat Kitapçılık 2020) 12-21. ↩︎
  12. Çolgar (n 8) 1671. ↩︎
  13. Hayri Domaniç,”Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması TTK Şerhi-II”, (Temel Yayınları 1988) 481. ↩︎
  14. Necip Kocayusufpaşaoğlu, Hüseyin Hatemi, Rona Serozan ve Abdülkadir Arpacı, “Borçlar Hukuku Genel Bölüm, Birinci Cilt, Borçlar Hukukuna Giriş Hukukî İşlem Sözleşme” (7th tıpkı bası, Filiz Kitabevi 2017) 603–604. ↩︎
  15. Çolgar (n 8) 1672. ↩︎
  16. Domaniç (n 13) 472; Gönen Eriş, “Ticari İşletme ve Şirketler” (3 th edn. Seçkin Yayıncılık 2017) 362. ↩︎
  17. İsmail Kırca, Feyzan Hayal Şehirali Çelik ve Çağlar Manavgat, “Anonim Şirketler Hukuku C. I, Temel Kavram ve İlkeler Kuruluş Yönetim Kurulu” (Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü 2013) 451; Reha Poroy, Ünal Tekinalp ve Ersin Çamoğlu, “Ortaklıklar Hukuku I” (14th edn. Vedat Kitapçılık 2019) 451. ↩︎
  18. Necla Akdağ Güney, “Şirket Yönetim Kurulu” (2 th edn. Vedat Kitapçılık 2016) 28; Ayhan Kortunay, “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu ve Üyelerin Bilgi Alma Hakkı “(On İki Levha Yayınları 2015) 185; Murat Alışkan, “Görev Süresi Dolan Anonim Şirket Yönetim Kurulunun Görev ve Yetkilerinin Devam Etmesi” in XXXIII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu (Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları 2021) 18. ↩︎
  19. Çolgar (n 8) 1673. ↩︎
  20. Kortunay (n 18) 185; Merve Sarıkaya, “Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeliği Sıfatının Sona Ermesi” (On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2024) 175. ↩︎
  21. Poroy, Tekinalp, Çamoğlu (n 17) 406; Kırca, Şehirali Çelik, Manavgat (n 17) 450. ↩︎
  22. Yadigâr İzmirli, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulunun Organ Niteliğini Kaybetmesinin Hukuki Sonuçları (Nobel Yayın Dağıtım, 2001) 75; Burcu Günaydın, Anonim Şirkette Zorunlu Organ Eksikliğine Dayanan Fesih Davası (Beta Yayınevi 2012) 19; Alışkan (n 14) 14. ↩︎
  23. Çolgar (n 8) 1673. ↩︎
  24. Reha Poroy, Ünal Tekinalp ve Ersin Çamoğlu, “Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku” (10 th edn. Vedat Kitapçılık 2005) 549. ↩︎
  25. Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku (3 th edn. 2001) 405-406. ↩︎
  26. Esra Cenkci, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyeliği, (2011) 1(1) 127. ↩︎
  27. Alışkan (n 18) 18. ↩︎
  28. Kerem Çelikboya, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri İçin Farklı Görev Süreleri Belirlenmesi (2025) 13(1) 153. ↩︎
  29. Çelikboya (n 28) 153-154. ↩︎
  30. Çelikboya (n 28) 163. ↩︎
  31. Şener (n 4) 649. ↩︎
  32. Şener (n 4) 649. ↩︎
  33. Şener (n 4) 649-650. ↩︎
  34. Şükrü Yıldız ‘6102 Sayılı TTK’ya Göre Müdürlerin Görev Süresi(2014)13(26) İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 47, 54. ↩︎
  35. Ersin Çamoğlu, Limited Ortaklıklar Hukukun Temel İlkeleri (1 th edn. Vedat Kitapçılık 2020) 174. ↩︎
  36. Bahtiyar (n 3) 444-445. ↩︎
  37. TTK m.630/3 hükmü uyarınca özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul edilmiştir. Ancak her somut olaya göre haklı sebep kavramı değerlendirilmelidir. Ayrıntılı bilgi için bkz: Şener (n 4) 784. ↩︎
  38. Kırca, Şehirali Çelik ve Manavgat, Anonim Şirketler Hukuku C.I (n 17) 447-448. ↩︎
  39. Esra Hamamcıoğlu, Aile Tipi Şirketlerde Şirket Sözleşmesi (Yetkin Yayınları 2022) 411. ↩︎
  40. Ünal Tekinalp, “Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku” (5th edn, Vedat Kitapçılık 2020) 22-31. ↩︎
  41. TTK m.579/1 Şirket sözleşmesi, bu Kanunun limited şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak kanunda buna açıkça cevaz verilmişse sapabilir. TTK m.340 Gerekçesi: Hükümdeki “kanunda açıkça izin verilmişse” ibaresi, maddenin lafzından “sapabilme” imkânının açıkça anlaşılmadığı durumlarda, amaca uygun düşen, metodoloji öğretisine aykırı olmayan, tatmin edici gerekçelere dayanan, sonuçları adil olan ve menfaatler dengesini gözeten bir yorumla “sapabilme” nin haklılık kazandığı varsayımları da kapsamaktadır. Kanunun somut olay hakkında sustuğu hallerde kanunî boşluğun doldurulmasına ilişkin metodoloji kuralları uygulanır. Ayrıntılı bilgi için bkz: Bölüm II, 1. Müdürler Kurulu. ↩︎
  42. Hamamcıoğlu (n 39) 412. ↩︎
  43. Çamoğlu (n 35) 167. ↩︎
  44. Çamoğlu (n 35) 174; Yıldız (n 34) 54. ↩︎
  45. Rıza Ayhan, Hayrettin Çağlar and Mehmet Özdamar, Şirketler Hukuku Genel Esaslar (Yetkin Yayınları 2019) 533-534. ↩︎
  46. Hamamcıoğlu (n 39) 413. ↩︎

Tags: